deal with - Turc Anglais Dictionnaire

deal with

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "deal with" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 22 résultat(s)

Anglais Turc
General
deal with v. halletmek
If we can deal with the question of taxation, we can all support this report.
Eğer vergilendirme konusunu halledebilirsek, hepimiz bu raporu destekleyebiliriz.

More Sentences
deal with v. üstesinden gelmek
We have made progress in this area too, and the Commission is being asked to propose measures to deal with this problem.
Bu alanda da ilerleme kaydettik ve Komisyondan bu sorunun üstesinden gelmek için tedbirler önermesi isteniyor.

More Sentences
deal with v. baş etmek
We just need to deal with whatever glitches and hitches appear in the budget.
Bütçede ortaya çıkabilecek aksaklık ve sorunlarla baş etmemiz gerekiyor.

More Sentences
deal with v. ile ilgilenmek
The Council does not deal with the Convention, the Danish presidency does not deal with the Convention.
Konsey Sözleşme ile ilgilenmiyor, Danimarka dönem başkanlığı da Sözleşme ile ilgilenmiyor.

More Sentences
deal with v. uğraşmak
We find ourselves dealing with some very serious events, which in the past seemed to be the norm.
Kendimizi, geçmişte norm gibi görünen bazı çok ciddi olaylarla uğraşırken bulduk.

More Sentences
deal with v. ticaret yapmak
Algeria trades a great deal with Turkey.
Cezayir, Türkiye ile büyük bir ticaret yapıyor.

More Sentences
deal with v. muhatap olmak
The majority of the people being dealt with at present are women and children who are being sexually exploited.
Şu anda muhatap olunan insanların büyük çoğunluğu cinsel istismara uğrayan kadın ve çocuklardır.

More Sentences
Phrasals
deal with v. ile ilgilenmek
It does not deal with the adoption of the acquis by the candidate countries.
Aday ülkeler tarafından müktesebatın benimsenmesi ile ilgilenmemektedir.

More Sentences
General
deal with v. hakkından gelmek
deal with v. müşterisi olmak
deal with v. ile alışveriş etmek
deal with v. gerekeni yapıp üstesinden gelmek
deal with v. iş yapmak
deal with v. alışveriş yapmak
deal with v. -i idare etmek
deal with v. -e değinmek
deal with v. hesap görmek
Phrasals
deal with v. ile ilgili olmak
deal with v. hakkında olmak
Politics
deal with v. alakadar olmak
deal with v. ele almak
deal with v. ilgilenmek

Sens de "deal with" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 60 résultat(s)

Anglais Turc
Phrasals
deal with (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) icabına bakmak
Tom must be dealt with.
Tom'un icabına bakılmalı.

More Sentences
Idioms
make a deal (with one) v. (biriyle) anlaşmak
I made a deal with them.
Onlarla anlaştım.

More Sentences
General
someone with a great deal of experience n. feleğin çemberinden geçmiş
deal at arm's length with someone n. bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
deal with something v. ilgili olmak
deal with the matter v. konuyla ilgilenmek
deal with something v. hakkında olmak
deal with a (subject/matter) entirely v. bütün olarak ele almak
deal with a customer v. müşteriyle ilgilenmek
deal with a customer v. bir müşteriyle ilgilenmek
make a deal with v. ile anlaşmak
deal with someone privately v. özel olarak ilgilenmek
deal with someone personally v. özel olarak ilgilenmek
deal at arm's length with somebody v. biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
deal at arm's length with someone v. biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
make a deal with v. karşılıklı anlaşmaya varmak
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
deal with what happens v. olanla başa çıkmak
deal with what happens v. ne olursa olsun gerekeni yapıp hakkından gelmek
deal with something v. biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek
deal with a problem v. bir problemle uğraşmak
deal with the problem from many aspects v. konuyu çeşitli açılardan ele almak
Phrasals
deal with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) başa çıkmak
deal with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) baş etmek
deal with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgilenmek
deal with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) idare etmek
deal with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) iş yapmak
deal with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) iş yürütmek
deal with (something) v. (bir şeye) odaklanmak
deal with (something) v. (bir şeyi) içermek
deal with (something) v. (bir şeyi) kapsamak
deal with (something) v. (bir şeyi) kapsamına dahil etmek
deal with (someone) v. (biriyle) ilgilenmek
deal with (someone) v. (birine bir şekilde) davranmak
Colloquial
you deal with it expr. sen uğraş
you deal with it expr. al kendin uğraş
you deal with it expr. sen hallet
Idioms
close a deal with v. anlaşma sağlamak
close a deal with v. anlaşma yapmak
close a deal with v. anlaşmaya varmak
make a deal (with one) v. (biriyle) anlaşmaya varmak
make a deal (with one) v. (biriyle) mutabakat sağlamak
make a deal (with one) v. (biriyle) uzlaşmak
Speaking
I don't want to deal with it expr. bununla uğraşmak istemiyorum
how do you deal with that smell? expr. bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
how do you deal with this smell? expr. bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
how do you deal with this smell? expr. bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
how do you deal with that smell? expr. bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
I'll deal with that on monday expr. bununla pazartesi ilgileneceğim
I will deal with this expr. bununla ilgileneceğim
I made a deal with him expr. onunla bir anlaşma yaptım
I can't deal with you expr. seninle uğraşamam
I can deal with it expr. üstesinden gelebilirim
Trade/Economic
deal at arm's length with somebody n. bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
deal at arm's length with somebody v. biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
Slang
deal with someone v. birinin işini bitirmek
deal with someone v. birini öldürmek
deal with someone v. birini halletmek
deal with someone v. birinin icabına bakmak